• BIST 9915.62
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 27 °C
  • İzmir 24 °C
  • Antalya 27 °C
  • Muğla 24 °C
  • Çanakkale 20 °C

Ekonomik Büyümede Yeni Paradigma mı?

ERTUĞ YAŞAR

Havalı başlıkları severim. Yazınızı gören ve okuyup okumama konusunda karar vermek için sadece 1 saniyesi olan okuyucuyu yazıya çekmeye yarar !!!

Bu başlık da çok havalı oldu değil mi ? “Paradigma” falan…

Paradigma, Türkçe sözlüğe göre “Değerler Dizisi” demekmiş. Ben de zaten “Formül dizisi” anlamına kullandım…

***

Olanak buldukça yazıyoruz ve dilimiz döndükçe de söylüyoruz, her demokratik ülkede her Hükümetin en önemli ekonomik hedefi,

istihdam yaratan,

ama enflasyon yaratmayan

ve eşit gelir dağılımı sağlayan

yüksek ekonomik büyüme sağlamaktır,

diyoruz.

Ekonomi büyüyecek ve istihdam yaratacak ki insanlar

daha fazla refah sahibi olsunlar,

daha zengin olsunlar,

daha fazla tüketim yapsınlar,

daha iyi evlerde otursunlar,

çocuklarını daha iyi okullara yollasınlar,

daha iyi sağlık hizmeti alsınlar,

daha çok tatile gidebilsinler, …

Tabi sağlanan ekonomik büyümenin toplumda eşit dağılması da önemlidir.

Her ne kadar hala pratikte bu türlü bir “tam eşit dağılım” hiçbir ülkede sağlanamadı ise de demokrasi ile yönetilen liberal ekonomilerde eşite yaklaşan gelir dağılımlarına ulaşılabilmiştir (Türkiye de bu yolda hızla ilerlemektedir. Özellikle son on yılda toplumun hemen tüm kesimlerinde reel bir refah artışı sağlanmıştır).

***

2008 küresel mali ve ekonomik krizinden bu yana dünyanın ekonomik büyüme motorunu Gelişmekte olan Ülkeler oluşturdular.

(İngilizce adlarının baş harfleri ile kısaltılarak) BRIC ülkeleri (yani Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) başta olmak üzere, Türkiye, Güney Afrika, Malezya, Arjantin, … gibi ülkeler 2008’den sonra çok hızlı bir büyüme potansiyeli gösterdiler. Çin %10’ları aşan büyüme oranları yakaladı; Türkiye ve Hindistan iki yıl ardı ardına %8 büyüme oranını aştı …

Şimdi yazılan ve söylenen yeni Paradigmaya göre ise, artık dünyanın ekonomik büyüme ivmesi yeniden, 2008 öncesinde olduğu gibi, Gelişmiş Ülkelere (ABD, Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Avustralya) geçecekmiş.

Hal bu Gelişmiş Ülkeler 2008 krizinin ardından nerede ise iki yıl resesyonda kaldılar (yani eksi büyüme oranları yaşadılar; ekonomileri küçüldü); sonraki iki yıl da %0 ile %1 arasında değişen ekonomik büyüme oranlarını zar zor gördüler.

Zaten bu eksi ve çok düşük büyüme oranları nedeni iledir ki ABD Merkez Bankası Federal Reserve 2009’dan bu yana piyasalara aşırı likidite sağladı !!!

Hani 22 Mayısta “artık sağlamaktan vaz geçeceklerini söyledikleri” likidite…

Bu likidite ve bol para sayesinde ekonominin daha da küçülmesini önleyeceklerini ve bir gün büyümeyi sağlayacaklarını planlamışlardı.

Şimdi öyle görünüyor ki o gün gelmiş.

Yani ABD 2013’de ve 2014’de %3’ün üzerinde büyüyebilir. Bu rakam Türkiye için yetersiz olsa da, ABD gibi dev bir ekonomi için inanılmaz iyi bir büyüme verisidir.

Aynı biçimde Japonya ve Almanya %2’leri geçebilecekler. Fransa onlara yaklaşacak. İtalya, İngiltere ve İspanya ise hala %1’ler dolayından kurtulmaya çalışacak.

***

Eğer öne sürülen bu sav doğru ise, ki biz bu teze inanmaya eğilimlilerdeniz, bu durumda son beş yıldır yaşanan, bol, sınırsız ve ucuz ABD parası ile hızla büyüyen Gelişmekte olan Ülkeler dünyası sona erecektir.

Ama sakın endişelenmeyin !

Eğer Rusya ya da Brezilya olsa idik, ya da bir parça Hindistan, endişelenmeye mahal olabilirdi. Çünkü bu ülkeler son beş yılda (bol, sınırsız ve ucuz ABD parası ile) patlayan iç talep sayesinde çok yüksek büyüme oranları yaşadılar.

Evet Türkiye ve Çin de bir parça bu biçimde büyüdü; yani iç talep sayesinde. Ama iki ülkenin de aynı zamanda uluslararası rekabete açık güçlü bir imalat sanayi olduğu için büyüme paradigması değişirse ve değiştiğinde, ekonomik büyümelerinde bizce bir gerileme olmayacaktır.

Ülkemizde son beş yılda daha çok iç taleple ivmelenen ekonomik büyüme, bu kere de dışsatım ile hızlanacaktır.

Kaldı ki Türkiye’de (ve Çin dışında diğer Gelişmekte olan Ülkelerde) 22 Mayıs açıklamalarından sonra döviz kurunun geldiği düzey, %3 ekonomik büyüme sağlayan Gelişmekte olan Ülkelere çok çok rahat mal satacak bir seviyedir.

Eğer dünyada büyüme paradigması gerçekten değişirse ve ekonomik büyüme ekseni Gelişmekte olan Ülkelerden Gelişmiş Ülkelere kayarsa, bizce Türkiye ekonomisi açısından bir sıkıntı yaşanmaz.

Sadece Türk bankaları, artık daha az tüketici kredisi satabilecekleri için, daha az kar ederler; gelir dağılımında da iç pazara çalışan şirketlerden dışsatıma çalışan şirketlere (ve umarız Tersanelere) doğru bir kayma olur, … işte o kadar !!! 

Ertuğ Yaşar;

Tuzla, İstanbul; 13.09.2013

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
NEDİM GÜR
16 Eylül 2013 Pazartesi 14:08
EKONOMİK BÜYÜME
GEÇEN ÇEYREKTEKİ 4.4 BÜYÜMENİN NEDENİNİN KAMU HARCAMALARI VE ARTAN İTHALAT RAKAMLARI OLDUĞUNU SN ALİ BABACAN DEKLERE ETTİ.50 MİLYAR DOLAR CARİ AÇIK VAR VE BULUNDUĞUMUZ COĞRAFYADA İŞLER KARIŞIK. EĞER BİR DÜŞERSEK EN AZ 5 SENE KALKAMAYIZ.BUNA RAĞMEN NASIL OLDUDA 22 MİLYAR DOLAR BÜTÇELİ OLİMPİYATLARA ADAY OLDUK ANLAM VEREMİYORUM.
78.189.148.52
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 Deniz Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0544 880 87 87 | Haber Scripti: CM Bilişim