• BIST 9151.98
  • Altın 2324.488
  • Dolar 32.3582
  • Euro 34.9376
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 15 °C
  • Antalya 17 °C
  • Muğla 11 °C
  • Çanakkale 13 °C

İstilacı balıklar, eko sistemi tehdit ediyor

İstilacı balıklar, eko sistemi tehdit ediyor
Türkiye'nin iç suları, menşei belli olmayan ve kontrolsüzce salınan balıkların tehdidi altında.

Türkiye'nin iç suları, menşei belli olmayan ve kontrolsüzce salınan balıkların tehdidi altında. Birçok göl ve akarsu, Türkiye faunasına ait olmayan sivrisinek balığı, sudak, İsrail sazanı, gümüş balığı, yeşil sazan, güneş balığı ve çakıl balığı istilası altında. Tatlı suları işgal eden bu türler, bulunduğu ortamdaki organizma ve canlıları yiyerek endemik türlerin yok olmasına sebep oluyor. Balık yumurtası ve larvalarıyla beslenerek biyolojik çeşitlilik açısından da büyük tehdit oluşturuyorlar. Bir kısmı balıklandırma çalışmaları çerçevesinde farkedilmeden baraj ve göllere aşılanan, bir kısmı da rastgele salınan işgalci balıklar, hızlı üreme özelliğine sahip oldukları için iç sularda ciddi bir baskı oluşturuyor. Yabancı ve istilacı balıklar üzerine çalışma yapan Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Hasan Sarı ve Doç. Dr. Ali İlhan'ın verdiği bilgiye göre sudakın Beyşehir Gölü'ne girmesinden sonra endemik tür olan gölcenin nesli tükendi. Aynı şekilde İsrail sazanının yayıldığı birçok gölde doğal denge bozuldu. Eğirdir Gölü'nde son yıllardaki yeşillenme de gümüş balığının organizmaları tahrip etmesinden kaynaklanıyor. Uzmanlara göre meselenin temelinde Türkiye'nin, tatlı sularını balıklandırma politikalarını tam olarak oluşturamaması yatıyor. Yabancı istilacı türlerin, ekonomik olarak balıkçılığa zarar vermeye başlamasıyla tespit edilebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Sarı, "Türkiye'de balıklandırma kontrolsüz yapılıyor. Kovalarla bir yerden bir yere balık taşınıyor. Her önüne gelen akarsuya, göle balık atıyor. Yeni yapılan göletlere, devletten önce vatandaşlar balık salıyor. Hattâ akvaryumdaki balıklar ölmesin diye suya bırakılıyor. Bütün bunlar, doğal dengeyi bozarak eko sisteme ciddi zarar veriyor." diyor.

Türkiye'nin iç sularında, 310 balık türü yaşıyor. Bunlardan 110'u endemik (tek bölgeye ait) türlerden oluşuyor. Tatlı su faunasının yüzde 30-35'i endemik. Bu türlerin korunması ve yönetilmesi büyük önem taşıyor. Türkiye'de bulunan 14 havzanın beşinin açık olması, istilacı balık türlerinin iç sulara girmesini kolaylaştırıyor. Hasan Sarı'nın verdiği bilgiye göre dışarıdan Türkiye'ye giren 22 istilacı tür var. Bunların 11'i halen iç sularda yaşıyor, diğerleri ise ya kayboldu ya da kontrol altında.

EN TEHLİKELİSİ SİVRİSİNEK VE GÜMÜŞ BALIKLARI

İstilacı balıkların en tehlikelilerinden Akdeniz sivrisinek balığı, sıtma hastalığıyla mücadele için Fransızlar tarafından Amerika'dan getirilerek Akdeniz'e aşılandı. Daha sonra Türkiye'ye giren bu balık, diğer türlerin yüzgeçlerine saldırarak ölmelerine yol açıyor. Büyük göllerde balıkçılığın geliştirilmesi için getirilen sudak ise yırtıcı bir balık. Özellikle sazanlar için büyük tehdit oluşturan sudak, diğer balıkların üremesine de ciddi zarar veriyor. Türkiye'ye Avrupa'dan geldiği tahmin edilen İsrail sazanı, Trakya bölgesine yerleşmiş durumda. Balıklandırma faaliyetleri çerçevesinde diğer sazanlarla birlikte Trakya'daki göllere aşılanan İsrail sazanı, renginden dolayı kontrolsüzce başka göllere de taşındı. Üreme potansiyeli yüksek olan bu balık, girdiği ortamdaki faunayı tahrip ediyor, birçok türün yok olmasına sebep oluyor. Küçük olduğu için ticari avlanamıyor. Son zamanlarda ortaya çıkan gümüş balığı da İsrail sazanı gibi tatlı sulardaki biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor. Ticari amaçlı olarak İznik ve Sapanca göllerine salınan bu balık, daha sonra kontrolsüzce Beyşehir ve Eğirdir göllerine de taşındı. Çekirge sürüsü gibi girdiği ortamdaki canlıları silip süpürerek besin zincirini kırıyor. Son zamanlarda kontrolsüz bir şekilde barajlara da aşılanan gümüş balığı, istilacı türlerin en tehlikelisi olarak gösteriliyor. Bazı göllere otla mücadele için salınan yeşil sazan ise ot yerine balık larvalarıyla besleniyor. Bunun yanında son dönemlerde iki zararlı istilacı tür daha tespit edildi. Balıklandırma çalışmaları çerçevesinde Türkiye'ye girdiği tahmin edilen güneş balığıyla ilgili henüz net bilgi yok. Avrupa'dan girdiği tahmin edilen çakıl balığı ise yüksek metabolizmaya sahip olması sebebiyle diğer türlere zarar veriyor.

'BALIKLANDIRMADA DA ÇED RAPORU İSTENMESİ LAZIM'

Göl ve akarsulara salınacak balıkların doğal dengeye zararına ilişkin hiçbir çalışma yapılmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Sarı, "Balıklandırmanın rastgele değil, bir ön çalışmayla yapılması lazım. Yapılmadan önce aynı ÇED raporu gibi bir rapor düzenlenmesi lazım." diye konuşuyor. İç sularda yönetim sıkıntısı olduğuna da dikkat çeken Sarı, "Akarsular ve barajlar Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na, göller ise Gıda Tarım ve hayvancılık Bakanlığı'na bağlı. Balıklandırmayı da kendilerine göre yapıyorlar. Bu çalışmaların tek elde toplanması lazım. Sorunun çözümü için göl kiralama yönetimi yapılabilir. Bunun dışında balıklandırmada, yavru balıklar yerine biraz daha büyük balıklar salınabilir" önerisinde bulunuyor.

www.DenizHaber.Com.tr

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 Deniz Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0544 880 87 87 | Haber Scripti: CM Bilişim