Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 15 gün önce tersanelerdeki iş kazalarının masaya yatırıldığı toplantıda tersane sahiplerine “Eğer ruhsatınız yoksa, konuşmaya hiçbir hakkınız yok” demişti. Ancak, tersane sahipleri aynı görüşte değil.
Onlardan biri olan Çindemir Tersanesi’nin sahibi Kayhan Çindemir, ruhsat için gerekli onlarca maddenin yalnızca biri için 18 ay uğraştığını söylüyor.
Bazı gerçekler, her zaman söylendiği kadar ‘net’ olamayabiliyor. Bunu ancak, diğer taraftan da bakınca anlayabiliyorsunuz. Biz de, öyle yaptık. ‘Ruhsatları yok’ diye eleştirilen tersanelerimizden birine ‘Niçin ruhsat almıyorsunuz?’ diye sorduk. Ve bakın Çindemir Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Kayhan Çindemir, bize neler söyledi:
“Ruhsatınız yok diyorlar. Yıllardan beri, yani Başbakanımızın belediye başkanı olduğu dönemlerden beri uğraşıyoruz. O zaman, ‘Biz karaya ruhsat veririz. Ama, siz denizi de kullanacaksınız’ deniyordu. Deniz, DLH’nın konusu, ama o da ruhsat mercii değil; orada kopuyordu görüşmeler. Birkaç yıldır bu durum daha farklılaştı. Ruhsatlar veriliyor ama nasıl veriliyor? İki tane yan yana odadan diğerine evrak 6.5 ayda gidiyor.”
Yalnızca bir maddenin öyküsü
Çindemir Tersanesi, Tuzla bölgesinde ‘daha çok erken’ denilen çevre başta olmak üzere kalite belgelerine ilk sahip olan tersane olarak öne çıkıyor. Kayhan Çindemir, doğal olarak ruhsat başvurusunu yapmış. Onlarca maddelik prosedürün yalnızca bir maddesinde başına gelenleri bizimle paylaştı, bakın neler söyledi: “Biz de ruhsat için müracaat ettik. Yerine getirmemiz gereken onlarca maddeden biri kanalizasyon bağlantısıydı. İSKİ’ye bağlantımızın olması gerekiyordu. Bizim tersanenin, Tuzla’daki çoğu tersanede olduğu gibi bir kot farkı var. Bu nedenle deşarj olamadığı için fosseptiğe pompa koymamız gerekiyor. Üç ay uğraştıktan sonra hallettik, bitti derken İSKİ yeni bir yazıyla mülk sahibi olan Milli Emlak’tan da bir yazı almamız gerektiğini söyledi. Böylece 3 ay daha geçti. Tam oldu derken Milli Emlak, DLH’ya yönlendirerek ‘görüşü alınsın’ dedi. DLH, önce olumsuz raporu verdi. Daha sonra bir yanlışlık yapıldığı söylenerek düzeltildi. Böylece 2-3 ay daha geçmiş oldu. Bu kez, Hollandalı bir danışmanlık şirketimiz var onlara da soralım denildi. Onları da, birkaç ay bekledik. Bu kez, Japon Tai Sei firmasından da görüş alınması gerektiği söylendi. Gene 1-2 ay geçti. Derken, Japonlar’dan iki sayfalık bir yazı geldi. Yazıda, bizim buradan duvarı geçerek tüpleri delebileceğimiz ve Marmaray Tüp Geçit Projesi’ni aksatabileceğimiz yazıyordu. Tüm bu anlattıklarım yaklaşık 16 ay sürdü. Bir gün bizim ustalardan biri, bir akrabası olduğunu ve bu işleri yaptığını söyledi. Biz de gelsin görüşelim dedik. Belgeleri verdim, 5-6 gün içinde bütün izinleri aldı. İSKİ’den de raporumuzu aldık. Ama, 18 ay geçmişti. Askerliğim kadar geçen sürede, sadece bir maddeyi halledebilmiştik.”
“Alırsam altın çerçevede saklayacağım”
“Artık, önümüzde tek engel kalmıştı” diyor Kayhan Çindemir ve ruhsat maratonunun hazin öyküsünü şöyle tamamlıyor: “Emisyon maddesine gelmiştik. Her şey tamamlandı. Belgeyi veremeyiz dediler. Niçin diye sorduk? Diğer tersaneleri de bekleyecekmişiz. Bir firmaya verileceği ve tüm bölgeyi komple düzenleyeceği söylendi. Başa döndük, bekledik. Emisyon izin belgesi de, ruhsatın önemli bir parçası. Şu an her şeyim tamam ama onu beklemek zorundayım. Sonra da, ‘konuşmaya hakları yok çünkü ruhsatları yok’ deniyor. Nasıl alayım? Ömrüm vefa eder, alırsam altın çerçevede saklayacağım. Ömrüm yetmezse de, çocuklarıma vasiyetle ‘Allah aşkına gelin fotokopisini mezar taşıma yapıştırın’ dedim. Ben, her türlü çalışma, işletme ve kalite belgesini bölgede ilk alan tersanelerdenim. Ama, bir ruhsatı almayı beceremedim.Geçici ruhsat al diyorlar. Ben zaten işlemlerimin biri hariç hepsini tamamladım; niye geçici ruhsat alayım?”
Kaynak: Perşembe Rotası/ Selçuk Onur


































