Çanakkale'ye yat limanı yapacakların dikkatine!
Çanakkale'ye yat limanı yapmadan önce, 5 bin 5 yüz yıllık tarihi ve günümüzdeki jeopolitik konumu göz önüne alınarak değerlendirilmeli.
Mevcut Durum: Çanakkale’nin bilinen 5500 yıllık tarihi içinde değerlendirdiğimiz ve bugün içinde bulunduğumuz bu toprakların önemi nedir? sorusuna verilecek cevapta, yerleşme ve coğrafya’nın önemi ortaya çıkar ki; bu da boğaz, akıntılar ve rüzgârdır.
Bu üç neden; burada 5500 yıldır tarih yazılmasının ana nedenidir. İşte bu nedenle bu yöreye yapılacak her yatırımda bu üç unsur mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca 671 km. kıyı uzunluğuna sahip olan Çanakkale’de mevcut limanın dışında değişik kesimlerde turizme yönelik yat limanlarına gereksinimi vardır. Marmaris, Fethiye, Köyceğiz örneklerinde olduğu gibi; Edremit Körfezi’nden başlayan, Ege Adaları ve kıyı şeridimizi takiben, Saroz, Çanakkale Boğazı ve Marmara’ya uzanan ve yöredeki antik kentleri ya da tarihi ören yerleri de içine alacak gezi güzergâhları oluşturulabilir. Çanakkale’ye özgü bir “mavi yolculuk” deniz, güneş, kum, koy, balık, sualtı dalış ve benzeri bir amaca yönelik olabileceği gibi; tarih ve kültüre yönelik “tarih ve antik tur”lar olarak da düzenlenebilir. Bu nedenlerle Assos’da olduğu gibi antik dönemdeki limanlar öncelikle Alexandreia-Troas olmak üzere temizlenerek yaşama geçirilmelidir.
Çanakkale mevcut iskele ve limanlar: Çanakkale, Geyikli -Yükyeri, Kepez ve Lapseki İskelesi, Çanakkale Yat Limanı, Çardak İskelesi ve dalgakıranı, Çanakkale, Gelibolu, Eceabat, Bozcaada ve Gökçeada Limanları balıkçıların barındıkları başlıca alanlardır. Bunların dışında; Küçükkuyu, Kabatepe, Babakale, Assos, Yeniköy, Seddülbahir, Kumkale, Kilitbahir, Şevketiye, Kemer, Lapseki balıkçı barınakları balıkçılar için hayati önem taşır. Ben genelde yukarıda söz ettiğim bu üç unsura göre değerlendirmemi yapacağım.
Çanakkale Boğazı: Biga ve Gelibolu yarım adaları arasında KD-GB doğrultusunda uzanan, Ege Denizi ile Marmara Denizi'ni birleştiren doğal bir su yoludur. Orta uzunluğu; 65 km. olup, en geniş yeri ise 8 Km.dir, en dar yeri (1250 m.) Çanakkale ile Kilitbahir arasındadır. Boğaz; Ege denizi ile Marmara çıkışı arasında Kilitbahir-Çimenlik kaleleri ile Nara ve Bigalı kaleleri arasında (S) çizer. En geniş yeri, Erenköy koyu ile karşı kıyı arası olmak üzere, dört mildir. Anadolu yakasının alçak ve sularının sığ olmasına karşılık, Rumeli yakası sarp ve suları derindir. Boğaz ağzının genişliği (Kumkale ve Seddülbahir Kaleleri arası) ise; 2 mil kadardır. En derin yeri ise; Nara kalesi ile Poyraz Feneri arasında, 106 m.'dir.
Akıntı: Çanakkale Boğazı’nın Anadolu ve Rumeli kıyılarında Ege’ye doğru akışını sürdüren üst akıntı, Anadolu kıyısında yer yer koylarda anafor sular oluşturur ve kuzeye doğru (ters yöne) yönelen kıyı akıntıları meydana getirir. Karadeniz’den Akdeniz’e doğru akan üst akıntı bu dar bölgede sıkıştığından hızı artar.(4.1 m./ saniye.= 14.8 km./h.= Knot 6-8 arası) Çimenlik-Kilitbahir,Nara-Bigalı kaleleri arasında dirsek yapan boğazda, Karadeniz’den Akdeniz’e doğru akan üst akıntı ile Akdeniz’den Karadeniz’e doğru akan alt akıntı kesişir, bu kesişme Hamidiye Tabyaları önünden başlayan ve Kepez ve Çanakkale limanına doğru uzanan anafor sular meydana getirir. Bunun dışında boğaz girişinin daralmasıyla Karanlık Liman çevresinde de yukarıya doğru anafor sular ve kıyı akıntıları oluşur. Çanakkale’de Anadolu kıyılarına yapılacak bütün barınak ve limanlarda bu kıyı akıntıları ve anafor sular dikkate alınmalıdır.
Rüzgar: Çanakkale’de rüzgârlı gün ortalaması 260 gündür. Bu kıyı lodos rüzgârlarına kapalı ise de; lodos havada açıkta teknelerin manevra yapıp yat limanı ağzını buldurmaları sorun olabilir. Burası batı, kuzey ve poyraz rüzgârlarına açıktır. Bu durum vereceğim örneklerle daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca rüzgârlarla ilgili daha ayrıntılı bilgiye ulaşılabilir. Şunu özellikle belirtmeliyim ki, koylar ve limanlarla ilgili çalışma yapacak olanlar öncelikle Piri Reis’in “Kitab-ı Bahriyye” adlı eserini mutlaka okumalıdır.
Sarı Sığlar; (Sarı sığlık) Piri Reis’in “Kitab-ı Bahriyye” adlı eserinde, su almak için buraya yanaşıldığından söz ediliyor. Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı’nın yayınladığı 212 sayılı paftada ise; bu sığlık açıkça görülmektedir. Kıyıdan 1200 m. uzaklıkta derinlik. 3m. ile 7 m. arasında değişmektedir.
Ayrıca Şen Kamping’in önünden 1300 m. açığında bulunan yükselti, (balıkçılar arasında “yüksek ada” diye bilinir.) etrafında kıyı akıntı dolaşımı (sirkülasyon) mevcuttur. Bu anafor sular her şeyi kıyıya doğru sıktığından bu bölge tarih boyunca sığlıktır, bu nedenle öyle de kalacaktır. Bu durum; ayrıca mevcut Kepez konteyner limanının da aynı şekilde etkileyeceğinden ve dolgu oluşturacağından o da aynı sorunlarla karşı karşıya kalacaktır.
1980’li yıllara kadar Çanakkale Mezbahası, (bugünkü Salane Bar) bu kıyıda kestiği hayvanların kanını ve pisliklerini denize deşarj ettiğinden, kıyı balçıktır. Dip kirliliği söz konusudur. Ayrıca bildiğim kadarıyla Dardanel hâlâ arıtmasından deniz içine derin deşarj yapmaktadır. Bir diğer husus; bu sığ sularda sülina ve kum midyesi bulunur. Bildiğiniz gibi, sülina ve kum midyesi yumuşak kum içinde yaşamını sürdürür. Bu da bize buraya kıyı akıntılarıyla kum taşındığını kanıtlar.
Bütün bu açmaya çalıştığım hususları göz önünde bulundurarak, yapılacak tesis, kaya dolgu zemin üzerine oturtulup bu kıyı akıntıları engellenirse; boğazın Anadolu kıyısından buna iki örnek verebilirim: Kumkale balıkçı barınağı ile Çanakkale Yat limanı ve balıkçı barınağı.
Kumkale balıkçı barınağı; 1985’li yıllarda, Kaya dolgu zeminle inşa edilmiş olup; lodosa kapalı olmasına karşın, poyraz esintileri ve kıyı akıntısının getirdiği poşetlerle dolduğundan, teknelerin barınağa girip çıkması sorun olmaktadır. Ayrıca, tekneler, batı, kuzey ve poyraz havalarda bu barınağa girip çıkmakta güçlük yaşadıkları gibi, tutunabilmek için çift tonoz ve fazla halatlarla teknelerini emniyete alabilmekte, problemlerle boğuşmaktadırlar. Su sirkülasyonunu sağlayan kanalları yoktur.
Çanakkale balıkçı barınağı ve yat limanı: 1975 yılında, kaya dolgu zeminle inşa edilmiştir. Kıyı akıntı sirkülasyonu dikkate alınmadığından; iki bölüm arasında bulunan beton bloklar üzerinden 50 cm.lik su sirkülasyonu vardı. Bu yüzden hem yat limanı, hem de balıkçı barınağı dolmuştur. 10 senede bir, 1985 ve 1995’de liman temizleme durumuna gidilmiş bu durum da ek masraflara mâl olmuştur. Ayrıca mevcut iskelenin de iç limanı (Kilitbahir motorlarının yanaştığı liman) kumla dolmuş ve temizlenerek derinleştirilmiştir. Geçmişte bu iskeleye yanaşan gemiler bugün yanaşamamaktadır. 2. temizlemeden sonra aradaki beton bloklardan bazıları çıkarılarak kıyı akıntısı sağlanmaya çalışılmış, büyük ölçüde sorun çözülmüştür.
Bu sözlerimi teyit eden bir de olumlu örnek vermek isterim. O da Kilitbahir limanıdır. 550 senedir dolmayan bu limanın sırrı, akıntı yönünde önü açık bırakıldığındandır. Bütün bu anlattıklarıma bağlı olarak burada kaya dolgu zemin olarak yat limanı inşa edilirse ve sirkülasyonu sağlayıcı tedbirler alınmazsa; bu kıyı kokudan geçilemeyeceği gibi on senede bir liman derinleştirmeye, yeni bir yat limanı kadar kaynak ayrılması söz konusu olur ki; buna da halk arasında “astarı yüzünden pahalı” derler.
Çözüm önerilerini iki şekilde yapacağım
Bu yat limanı Anadolu kıyılarına mutlaka yapılmak isteniyorsa; ya duba üstüne, ya da kazıklı modelle yapılmalıdır. Bunun bugün çevre ile barışık olan yerlerde görebiliyoruz. Ben geçmişten bildiğimiz bir örneği verebilirim. Bu da İstanbul'da Haliç üzerindeki Galata köprüsüdür. Böylece doğal denge ve ekolojik sistem bozulmayacağı gibi, yukarıda sözünü ettiğim olumsuzluklar da yaşanmayacaktır. Burada belki yaşanabilecek tek olumsuzluk, yapılacak hizmet sektöründeki yer sorunu olacaktır.
Diğer önerim ise, yer seçimi ile ilgili olacaktır; burada da üç yer önerebilirim: Birincisi Eceabat yakınındaki Kilye koyudur. Doğal ve ideal bir yat limanıdır. Çanakkale Savaşları sırasında bütün sevkiyat bu limandan yapılmıştır. Ayrıca ilk arabalı taşımacılık Çanakkale – Kilye arasında yapılmaya başlanmıştır. Diğeri; Troia’dan, Piri Reis’e, Cezayirli Hasan Paşa’ya kadar bütün kaptan-ı deryaların kullandığı Beşike koyu ya da antik dönemde liman olarak kullanılan Alexandreia-Troas Limanı gelecek yıllarda yaşama geçirilmelidir.
Esas önemle ele alınması gereken yer, Dalyan Koyu’dur. Bölge; Abydos: (Nara), Lydia Kralı Gyges’in izniyle kurulmuş bir Miletos kolonisidir.
Antik Dönemde M.Ö. 7. yy.dan itibaren Troas kıyı bölgesinde (Aiolya), Adramitium’dan Priapos’a kadar uzanan Grek yerleşmelerinin Karadeniz’e doğru boncuk dizisi gibi yanyana sıralanmaya başlar. Bu yerleşimler Boğazlar’ı ve Marmara Denizi’ni bir iç deniz durumuna getirdiği gibi, deniz ticaretinin de gelişmesini sağlar.
Bugünkü Çanakkale çevresinde, kentsel anlamda ilk yerleşimi M.Ö. 7. yüzyılda Miletli denizciler kurarlar. Güney Ege kıyılarına hâkim olan İon Birliği’nin o dönemlerdeki en güçlü kenti olan Milet’in tüccar denizcileri bu koloni kente Abydos adını verirler. (M.Ö. 480) ilkbaharında, Pers İmparatoru Serhas’ın (=Xerxes =Kserkes) ordusunu Abydos’tan, (=Abidos -Anadolu yakasında Nara kalesi civarı) Sestos’a geçirmek üzere birbirine bağladığı biri 308, diğeri 314 gemiden oluşan iki köprünün kurulmasıdır.
İmparator Anastasius’un hüküm sürdüğü 491- 518 yılları arasında tarihlenen mermere kazınmış bu yazıtta, (yazıt, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunuyor) Bizanslılar Abydos’da gümrük kurarak Akdeniz’den gelen her gemiden belirli bir geçiş ücreti aldıklarından bahsedilmektedir. Abydos, 1095’de Emir Çaka Bey’in saldırısıyla büyük bir tahribata uğrarsa da, kent, varlığını Bizans ve Osmanlı egemenliği altında Kal’a Sultaniyye (Çanakkale) kuruluncaya kadar sürdürür.
Strabon; “GEOGRAPHİKA” adlı eserinde, Abydos ile Sestos antik kentleri arasında yaşanan geçişlerde (Leandros – Hero aşkının buluşmasında) akıntıdan nasıl yararlandığını bize açıkça anlatıyor. Sestos Propontis’e (Marmara Denizi) doğru, Propontis’ten gelen akıntının uzağında kurulmuştur. Bu nedenle Sestos’tan karşıya geçiş daha kolaydır. Önce kıyıdan Heros Kulesine ulaştıktan sonra akıntının yardımıyla karşıya geçilir. Fakat Abydos’tan karşıya geçecek olanlar, önce kıyı boyunca Sestos karşısındaki bir kuleye doğru, aksi yönde sekiz stadion kadar çıkmaları ve geçişte akıntının şiddetini kırmak için eğik olarak seyir etmeleri gerekir. İşte bu ipuçları bize, karşı geçişler ya da kurulacak yat limanı için yol göstericilik yapmaktadır.
Bütün bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Karacaören köyünün kuzey tarafında, anayol ile deniz arasında kalan Özbekaltı olarak bilinen mer’adan sahile bir yol indirilerek; Abidos Burnu ile Kaya burnu arasındaki Dalyan Koyuna yapılacak yat limanı, bir iskele ile Dalyan Koyu - Akbaş Koyu geçişine de açılabilir. Bu geçiş sırasında araçlar; İzmir – Bursa çevre yolunu kullanacağından, Troya ve Atatürk Köprüsü’ndeki trafik rahatlayacağı gibi, kent içi araç yoğunluğunu da azalacak ve trafik sıkışıklığı sorununa da çözüm olacaktır.


Kaynak: Çanakkale Olay






























