• BIST 11238.09
  • Altın 5764.102
  • Dolar 42.5696
  • Euro 49.6182
  • İstanbul 9 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 15 °C
  • Antalya 18 °C
  • Muğla 14 °C
  • Çanakkale 11 °C

VİRAHABER İstikbal'i kötü sıkıştırdı

VİRAHABER İstikbal'i kötü sıkıştırdı
Denizcilik sektörünün kaynak ve güncel haber sitesi VİRAHABER, Cahit İstikbal'in çanak tuttuğu korsan site ile ilgili, kendisini temize çıkarması için, bir şans verdi.

Denizcilik sektörünün kaynak ve güncel haber sitesi VİRAHABER, Cahit İstikbal'in çanak tuttuğu korsan site ile ilgili, çok önemli konulara parmak bastı.

Son iki haftadır sektördeki her kesime, onursuzca, salya, sümük saldıran ve insanların kişiliklerine iftira atan korsan sitenin kaynağını sorgulayan VİRAHABER, korsan sitenin yayınlarını kaynak göstererek, bu çirkef ve müptezel siteye çanak tutan Cahit İstikbal'e, kendisini temize çıkarması için bir şans verdi.

İşte O Yazı...

Körfezdeki kazanın üstünden 19 gün geçti. Denizci kardeşimiz Selahattin Şengül’ün henüz “kırkı” bile çıkmadı. Şengül’ün ailesi kaybettikleri can için gerekenleri elbette yaptılar. Mevlitler okundu. Kabrine dualarla ile sular döküldü. Yine de acıları henüz çok taze. Bir kez daha denizci kardeşimize Allahtan rahmet, yakınlarına da sabır diliyoruz.

Biz, o günden beri bekliyoruz. Ekmeklerini bin bir emekle kazanan, ağır sorumlulukları sırtlarında taşıyan kılavuz kaptanlarımızın örgütünün başındaki kişi, ölenin arkasından bir Fatiha okudu mu bilemeyiz ama, Körfez kazasıyla ilgili, kendi sorumluluk alanına giren hiç bir araştırmayı bugüne kadar kamuoyu ile paylaşmadı.

Oysa, gece meydana gelen kazanın sabahında, daha kargalar “kahvaltı” bile etmeden, aynı şahıs televizyonlara koşturmuştu. Onun ekranlardan sesini ve açıklamalarını duyanlar, Cahit Kaptan’ın kaza gecesi, sırtına can yeleğini takıp, kaza mahalline ulaştığını, çatışan gemilerin mürettebatıyla “derin” bir görüşme yaptığını, kazanın bütün teknik ve mesleki bilgilerine sahip olduğunu sandı. Çünkü kılavuz kaptanların örgütünde başkanlık yapan bu şahıs, ona hiç kimse sormadığı halde, “kazada klavuzluk hatası olmadığını” ilan etti. Kaza mahallinin kılavuzluk hizmetlerinin verildiği mahallin dışında olduğunu da, “enlem, boylam” ölçümünü her ne zaman yaptıysa, açıklamaktan geri kalmadı.

Bir deniz kazasında kazanın nedenlerine, “bu hızlı ve süper yaklaşımın” kendisi, Bay İstikbal’in “suçluluk” duygusuyla açıklanabilir mi? Yoksa, hizmet ettiği ve Körfez’den nemalanan kimse ya da kimselerin çıkarlarını koruma telaşı mıydı, İstikbal’in sabahın köründe kazaya getirdiği “açıklık”? Denizcilik medyasında bu sorular çok tartışıldı. Mide bulandıran çıkar ilişkilerine girmeyeceğiz.

Ama Vira’ya, diğer özgür denizcilik medyasına, bu arada denizcilik sektörümüzün en önemli sivil toplum kuruluşu olan DTO’ya ve DTO Başkanı Metin Kalkavan’a ağız dolusu küfür savuran “Deniz Gazetesi” adlı malum siteyle Bay İstikbal’in ilişkisini sorgulayacağız.

Denizcilik medyasının sularında bir “korsan site kayığı” var. Adı ”Deniz Gazetesi”. Anlayacağınız kendi “menfur” kimliğinden utanan, o nedenle yaptığı rezil işlerin arkasına gizlenen “müfteri”nin biri, “gazete kağıdından bir kayık” yapmış, medya denizimizde fütursuzca yüzdürüyor. Kendi kimliğini, endamını, boyunu, posunu, kaç okka kaç dirhem olduğunu gizleyen bu “kağıttan kayığın” bir hayli “Şen ve de Şakrak” kaptanı, önüne gelene sataşıyor.

“Şen ve şakrak kaptan” sataşır. Diyelim ki, bir telefon sapığı gibi, kimliğini gizleyerek onu bunu taciz edebilir. Bunların hepsi olabilir. Sanal dünyada sonuna kadar gizlenmek mümkün olmasa da, bu müsvedde kaptan bozuntusu böyle terbiyesizlikler yapabilir. Hiç kimse de böylelerine yanıt bile vermez.

”O halde neden Vira Haber bu yanıt vermeye deymeyen siteden söz ediyor?” diyebilirsiniz. Buna bizi Bay İstikbal zorluyor. Çünkü Bay İstikbal’in sitesinin gıda deposunu, ne yazık ki, bu ne idiğü belirsiz korsan sitedeki yalanlar, hakaretler, suçlamalar oluşturuyor. Cahit İstikbal suratında müthiş bir masumiyet, ”Şen-Şakrak Kaptan”ın kayığından gizlice sattığı malları alıyor, kendi tezgahında satışa çıkarıyor. Sorsak, ”bu herzeleri sen mi yazıyorsun?” diye, boynunu bükecek, ”hiç olur mu, ben tarafsız gazetecilik yapıyorum, herzeler bana ait değil, Deniz Gazetesi’nden aktarıyorum” diyecek...”Kimmiş bu Deniz Gazetesi’nin sorumluları, anlı şanlı yazarları, araştırmacı gazetecileri, kimmiş bu kağıttan kayığın kaptanı?” diye sorsak, o zaman da Bay İstikbal ”vallahi ben de bilmiyorum” diye mırın kırın edecek.

Şimdi soruyoruz: Cahit İstikbal hakkımızda utanç verici yayınlar yapan, denizcilik sektörünü kirleten bu sitenin, haber adı altındaki herzelerini kendi sitesinde nasıl oluyor da yayınlıyor?

İki ihtimal var. Birincisi şu: Cahit İstikbal gerçekten de bu herzelerin yayınlandığı Deniz Gazetesi hakkında hiç bir bilgiye sahip değil. Eğer böyleyse, durum çok vahim. Künyesi olmayan, sahibi belli olmayan, yazarları belli olmayan, kim tarafından, nasıl, hangi amaçlarla yayınlandığı bilinmeyen bir sitenin saygın insanları aşağılayan yayınlarını kendi sitesinde yayınlamak ne demektir? Cahit İstikbal, sanal alemde gıda maddesi satan her siteye köfte yapmak için kıyma ısmarlıyor mu? Bilmediği bir sanal marketten salam, sucuk alıyor mu? Sahibi belli olmayan, adresi belli olmayan bir kasaptan alınan kıymanın, diyelim ki domuz kıyması olabileceğini, ısmarladığı salam ve sucukların at-eşek etinden imal edilebileceğini düşünmeden, kim önüne gelen yerden kıyma, salam, sucuk alır ki?

Şunu hatırlatalım: Cahit İstikbal eğer yalnızca kendisi yiyecekse, bilmediği kasaptan kıyma, salam, sucuk almakta özgürdür. Ama bu aldıklarını ailesine, misafirlerine yedirme hakkına sahip değildir.

Cahit İstikbal kendisine gazeteci diyor. Gazeteci, toplum kaynaklarından haber alan, o haberleri de kamuoyuna ”satan”, bunun karşılığında da emeğinin hakkını alan kişidir. Gazeteci bilmediği bir kaynaktan haber alabilir mi? Cahit İstikbal, Deniz Gazetesi’nden ”haber” alıyor. Deniz Gazetesi’nin ne olduğunu, nerede olduğunu, kim tarafından yayınlandığını, aldığı haberleri kimlerin yaptığını, hangi maksatla yaptığını eğer bilmiyorsa, neden gidip o bilmediği yerden aldığı haberleri sitesinde kamuoyuna ”satıyor”? Bunun, meçhul bir kasaptan aldığı ”domuz kıymasını”, ”at, eşek etinden mamul salam ve sucuğu” Ramazan’da iftara gelen misafirlerine sunmasından ne farkı var?

Gazeteci, elbette haber kaynağını açıklamak zorunda değil. Ama İstikbal bu kaynağı güya açıklıyor. ”Size küfreden haberleri Deniz Gazetesi’nden aldım, sorumlusu ben değilim” havasında. Olabilir. Ama eğer İstikbal bu Deniz Gazetesi’nin ne idiğünü biliyorsa, bu yaptığı olabilir. Bilmiyorsa, olmaz. Olamaz. Gazeteci bilmediği, kendini gizleyen meçhul bir kaynağın, saygın insanlara küfürlerle dolu haberini alıp, kullanamaz. Şimdi birisi kalkıp, sanal alemde, ”Cahit İstikbal, yaptığı büyük hizmetler karşılığında, olmayan Denizcilik Nobeli’ni almıştır” diye bir haber yayınlasa, aziz kardeşimiz İstikbal bu haberi, ”ben yazmadım, medyada yazdılar” diyerek sitesinde yayınlar mı? Yayınlarsa maskara olmaz mı, ele güne karşı rezil rüsva olmaz mı? Alem İstikbal’i alaya alıp, arkasına teneke takmaz mı? Gazeteci dediğin hiç böyle şeyler yapar mı?

Demek ki, birinci ihtimale göre, eğer Cahit İstikbal sitesinde yayınladığı haberlerin kaynağı olan Deniz Gazetesi hakkında hiç bir şey bilmeden bu ”haber” kılığındaki herzeleri yayınlamışsa, tüm denizcilik camiası önünde özür dilemelidir. ”Ben, kim tarafından yayınlandığını, o nedenle de verdiği haberlerin doğruluk derecesini tahkik edemediğim halde, Deniz Gazetesi adı altında rezil bir siteden özgür medyaya ve denizcilik sektörümüzün deniz feneri DTO’ya, onun yöneticilerine yönelik herzeleri yayınladığım için tüm denizcilik camiasından özür diliyorum” demelidir. Demiyorsa, ne olacak?

Şu olacak: Biz ”ben yazmadım, Deniz Gazetesi yazdı, ben de tarafsız bir gazetecilik yaptım” bahanelerine boş vereceğiz. Bütün bu iftiraları bizzat Cahit İstikbal’in kaleme aldığını ilan edeceğiz. O halde soralım: Eğer bu Deniz Gazetesi denilen site hakkında bilgisi yoksa, İstikbal bilmediği kasaptan kıyma, salam, sucuk aldığını, bunları da eşine dostuna yedirdiğini itiraf edecek mi, etmeyecek mi? Bu nedenle özür dileyecek mi, dilemeyecek mi?

Gelelim ikinci ihtimale... Belki de Cahit İstikbal Deniz Gazetesi denilen site hakkında bilgi sahibidir. Önüne gelene küfreden bu sitenin sahibini, sorumlusunu, çalışanlarını, rezil yazıları yazanları tanıyordur. Cahit İstikbal’e soralım: Sen bu Deniz Gazetesi hakkında bilgi sahibi misin? Eğer bilgi sahibiysen hiç gecikmeden bu korsan sitenin kimlere ait olduğunu açıklamalısın.

Cahit İstikbal diyebilir ki, ”ben gazeteciyim, kaynağımı açıklamam”. Akıllıca bir savunma değildir bu. Çünkü kaynak gizli değil. Tıklayan, bu ”menfur” siteye girebiliyor. Gizli olan; sitenin sahibi, yazarları, sorumlularıdır... Denizcilik medyasında böyle bir şey olabilir mi? Vira’nın alnı da, künyesi de açık. Sahibi belli, sorumlusu belli, çalışanları belli. Cahit İstikbal’in sitesi gereken ölçüde şeffaf değilse de, hiç değilse sahibi belli. Ya bu Deniz Gazetesi? O illegal bir site. Hukuki sorumluluktan paçasını yırtmak için sahibini gizliyor. Gizlenenlerin iyi işler yaptığı nerede görülmüştür? Denizcilik medyasına sızan, bu gizli site sahibinin kim olduğunu bilmek hakkımızdır. Yalnız bizim hakkımız değil, eğer Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti ise, devletin de hakkıdır, yargının da hakkıdır. Kendi karasularında korsan gemilere izin vermeyen devlet, denizcilik medyasının sularında da böyle kirli ve gizli sitelere yer vermemelidir.

Devlet gizli ve illegal site karşısında böyle bir tutum almalıdır da, Cahit İstikbal ne yapmalıdır? Eğer Bay İstikbal bu site hakkında bilgi sahibi ise, derhal bilgilerini denizcilik sektörüyle paylaşmalıdır. Herkes ortalığı karıştıran bu sitenin arkasında kimlerin olduğunu bilmelidir. İstikbal aynı zamanda, bu sitenin arkasında olanlarla kurduğu ilişkiyi de anlatmalıdır. Kendisi mi bu siteye kol kanat germektedir, yoksa bu sitenin arkasındaki kişinin emirleriyle mi bize karşı yöneltilen küfürleri sitesinde yayınlamak zorunda kalmaktadır, bunların hepsini açıklamalıdır. Çünkü İstikbal, eğer bu sitenin arkasında kimin ve kimlerin olduğunu biliyorsa, onların işlediği suça, medya etiğiyle bağdaşmayan gizlilik ve illegaliteye ortak olmuş demektir. Bu suç ortaklığına eğer girmişse, bunu daha fazla sürdürmemelidir. İtiraf etmeli, ruhunu ve adının altında ne kadar onuru kalmışsa, onları kurtarmalıdır. Bu arada belirtmeden geçmeyelim, ”Bakanın notu iyi” haberini de yine aynı siteden almış Bay İstikbal. Gerçekten de Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın notu çok iyi de, maalesef sizinki hayli kötü Cahit İstikbal.

Şimdi bu gizli, illegal site yavuz hırsız misali, güya ”menfur” bir saldırıya uğradığını iddia ediyor. Bununla yetinmiyor. Bu gizli ve illegal site, adı sanı belli, yaptıkları iş belli, adresleri belli insanları utanmadan suçluyor. Bizi, DTO başkanını, rezil bir örtülü üslupla, Deniz Gazetesi sitesini ”hack”lemekle itham etme terbiyesizliği yapıyor. Güya bu site ”menfur” bir saldırıya uğramışmış, ama tam zamanında bu saldırı önlenmişmiş... Hadi canım sen de... Önüne gelene çamur atan bu sitenin sahibi, karşımıza geçmiş mağduru oynuyor. Eğer Cahit İstikbal bu site hakkında gerçekten bilgi sahibiyse, sitenin sahibini kulağından tutup, denizcilik sektörümüzün önünde teşhir etmek görevi ve sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

Hiç kimsenin gizli ve illegal mevzilere saklanıp, her türlü hukuki yaptırımdan bir hırsız, bir eşkiya gibi kaçarak denizcilik medyasında kulaç atmasına izin vermemeliyiz.

Biz ortadayız. Bay İstikbal, sen de ortadasın. Gerçekten de ortada mısın? Gizlin kapaklın yok mu? Yoksa ve eğer biliyorsan, bildiklerini açıklarsın. Bildiğin halde açıklamazsan, işlenen suça ortak olacaksın.

Cahit İstikbal, ”bilmiyorum” diyebilir. Beyanını kabul ederiz. Ama eğer gerçekten bilmiyorsa, o zaman, yazımızın başında belirttiğimiz soruya döner ve sorarız: Madem ki, bu kasabı bilmiyorsun, o halde neden bilmediğin kasaptan kıyma, salam, sucuk diye domuz kıyması, at, eşek etinden salam ve sucuk aldın.? Haydi diyelim aldın. Neden bu mundar kıymayı, salamı ve sucuğu aile efradına yedirdin?

Cahit İstikbal’in kurutuluşu yok. Deniz Gazetesi hakkında bilgisi yoksa, bilmediği yerden aldığı ”haber” adlı herzelerle rencide ettiği herkesten özür dileyecek. Yok eğer bu site hakkında bilgisi varsa, o durumda da bu gizli ve illegal sitenin sahibini açıklayak.

Başka çıkış yolunuz yok, Bay İstikbal...

Temiz denizcilik medyası olmadan, temiz deniz de olmaz. Kirli medya leğeninde yüzen gazeteci, denizcilik sektörüne yakışmaz.

Aziz Nesinlik bir site...
Bay İstikbal’in enformasyon kaynağı malum. “Deniz Gazetesi”… Böyle olunca aldı bizi bir merak. Pentagon’un sitelerinde fink atan bütün “hacker”ların bombalamaya çalışıp bir türlü bombalayamadığı, yeryüzünün en muhkem, en muhteşem “güvenlik duvarları” ve sistemleriyle korunan, milyonların en çok tıkladığı, dünyanın bu en ünlü, en tanınmış sitesinin sahibini bayağı merak etmeye başladık. Hepimiz birbirimize soruyoruz: Kim yahu bu adam?”

İçimizden en uyanık olanımız ilk ipucunu verdi. Dedi ki, “Deniz Gazetesi’nin sahibi kesinlikle Türk değil. Bizden böyle dehalar az çıkar. Adam kesinlikle Fransız-İtalyan kırması bir şey. Malum, kırmalar çok zeki oluyorlarmış. Hiç değilse hayvanlar aleminde bunun kanıtları var.”

Vira Haber’in uyanık çalışanına itiraz ettik. “Kanıtın nedir, kanıtsız konuşmak Vira Habercilerine yakışmaz.” Uyanık arkadaşımız, bilgisayarı tıkladı. Özel olarak büyüttüğü, hatta etrafını değişik animasyonlarla süslediği bir başlık ekranda belirdi. Şöyle yazıyordu: “Marjinal sitelerde fiktif haber furyası...”

Biz “ne var bunda?” deyince, uyanık arkadaşımız açıkladı: “Abilerim, ablalarım, baksanıza adam bir başlık atmış. “Marjinal” Fransızca. “Site” eski Yunancadan, Frankofon dünyasına geçme. “Fiktif” hakeza. İçlerinde bir tek İtalyanca olanı da “furya”... Beş kelimelik bir başlıkta üç fransızca, bir italyanca kelime var. Demek ki, Deniz Gazetesi’nin sahibi Fransız...”

Bu açıklamaya şaşırdık kaldık. İçimizden biri, “ama başlıkta bir de Türkçe sözcük var” diye itiraz edecek oldu. Uyanık arkadaşımız Rizelidir, lafı yapıştırdı: O da kandirmacasidur da...

Fıkrayı bilenleriniz vardır. Biz yine de anlatalım: Temel arkadaşına;
-“saa bir pilmece soracağım, pil bakayim...” demiş.
-Arkadaşı “sor” deyince,
-Temel “kafestedur, saridur, hemi de oter” demiş.
-Arkadaşı, “kanarya” deyince,
-“pilemudun, doğrisu ‘hamsi’ olacak idi, ver bakayim yüz kaymeyi” diye tutturmuş.
-Adam “ulan Temel, hamsi kafese konur mu?” diye itiraz etmiş.
-Temel bu. “Hamsiyi kafese koymişim” demiş.
-Arkadaşı, “attın ya, demiş, peki hamsi sarı olur mu?”
-“Olur ki, hem de nasıl olur, boyamişim” diye diretmiş.
-“Tamam kabul, de bakayım bana, hiç hamsi öter mi?” deyince,
-Temel kafasındaki takkeyi uzun burnuna doğru indirip, “o da kandirmacasu da...” demiş...

Deniz Gazetesi’nin başlığında yer alan tek Türkçe sözcük “haber . Kendisi korsan, sahibi gizli, yaptığı iş illegal, haberi de “kandırmaca”... Ne gazete ama...

Kaynak:ViraHaber

www.DenizHaber.Com.tr

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 Deniz Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0544 880 87 87 | Haber Scripti: CM Bilişim