• BIST 9693.46
  • Altın 2513.719
  • Dolar 32.577
  • Euro 34.7689
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 20 °C
  • Antalya 18 °C
  • Muğla 15 °C
  • Çanakkale 15 °C

Preveze Deniz Zaferi

Preveze Deniz Zaferi
Kitapta söz edilen, birçok ansiklopedi, kitap, dergi ve gazetelerde hakkında yazılar yazılmış, resimleri basılmış, Heybeliada ve Deniz Harp Okulu ve Lisesi’nin simgesi haline gelmiş, özellikle Heybeliada vapur iskelesine yanaşıp, kalkan vapurlardan
“Heybeliada’da Deniz Harp Okulu’nun ön cephesini büyük, çok büyük bir yapıtsüsler.Kim yapmıştır? Ne çabalar ve zorluklar sonucu ortayakonulmuştur?...Bilinmez. Ama Adalar’a doğru uzanan her İstanbul’lu, vapuruniskeleye yanaştığı anda,bu güzel eseri bir beğeni ile izlemiştir. Orada mimariile resim,konu ile sanat, eski ile yeni yan yanadır, iç içedir. Bütün busentezlerin ötesinden, Ferruh Başağa muzip ve zeki gözlerle gelip geçenleregülümser... Kim bilir neler neler söyler...”

Yukarıdaki paragrafı, 1989 yılında, “Sanat Çevresi Dergisi” tarafından, kültürve sanat yayınlarının 4. kitabı olarak basılan ve Dr. Erdoğan Tanaltay’ınyazdığı “Sanat Ustalarıyla ... Bir Gün (Söyleşiler)” adlı kitaptan aldım.

Ancak, Sn. Tanaltay’ın övgüyle söz ettiği, birçok ansiklopedi, kitap, dergi vegazetelerde hakkında yazılar yazılmış, resimleri basılmış, Heybeliada ve DenizHarp Okulu ve Lisesi’nin simgesi haline gelmiş, özellikle Heybeliada vapuriskelesine yanaşıp, kalkan vapurlardan tümü açıkça görüldüğü için bakanlarıngözlerini alamayıp hayranlıkla seyrettiği, alışılmışın dışında bir geometriksoyut anlayışla çizilmiş ve uyum içinde renklendirilmiş, 7m.x30m.boyutlarındaki, 210 metre karelik bu dev mozaik pano, “Preveze Deniz Zaferi”adlı değerli sanat eseri, yok artık!

Evet, 1953 yılında Deniz Kuvvetleri’nin yaptığı bir yarışma sonucu,daha sonracumhurbaşkanı olacak,sn. Fahri Korutürk’ün de bulunduğu jüride ağırlığınıkoyarak birinci seçilmesini sağladığı, ressam Ferruh Başağa’ya ait bu güzeleser, yapılmasının tamamlandığı 1955 yılından 2001 yılına kadar, 46 yılboyunca,cumhuriyet Türkiye’sinin önemli sanat eserleri arasında yer alan buyapıt, artık yok!

Neden mi? Yanıtı, 22 Eylül 2003 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin bir haberbaşlığında özetlenmiş: “Preveze Savaşı Panosu Sökülemediği İçin Yıkıldı”.

Haberde özetle şunlar anlatılıyor: “Deniz Kuvvetleri Komutanlığı GenelSekreterliği’nin açıklamasına göre, 1999 depreminde hasar gören ve hayatitehlike taşıdığı açıklanan, Deniz Lisesi binalarının yeniden inşasına olan acilgereksinim dolayısıyla, üzerinde Preveze Deniz Savaşı Panosu bulunan binayıkılmak zorunda kalınmıştır.”

Ressam Ferruh Başağa’yı yakından tanıdığımdan, yıkım öncesindeki gelişmeleribilen birisi olarak şunları da anlatmalıyım: Deniz Kuvvetleri yıkım kararıaldığında, bunu Ferruh Başağa’ya bildirdi. Ancak, Deniz Kuvvetleri’nin alıpbaşka bir yere götüremediği bu dev panoyu, Ferruh Başağa kendi olanaklarıylayerinden nasıl alsın ve nereye götürsün? Bu sırada, durumdan bir biçimdehaberdar olan, T.C İş Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü devreye girip, FerruhBaşağa’ya, kendilerine bağışlaması koşuluyla,mozaik panonun yerinden sökülerekbaşka bir yere taşınmasını ve restore edilmesini üstlenebileceklerinibildirdi.Bunun üzerine Ferruh Başağa, panoyu 6 Aralık 2000 tarihinde İş BankasıGenel Müdürlüğü’ne bağışladı. Daha sonra, Deniz Kuvvetleri’nin yıkımabaşlayacağı 15 Mayıs 2001 tarihine kadar, bulunduğu yerden sökülerek taşınmasıgereken mozaik pano, gerek “bulunduğu duvardan sökülmesinin zorluğu”, gerekse“sökülme, taşınma ve restore edilmesiyle ilgili maliyetlerin yüksek bulunması”nedenleri gerekçe gösterilerek, İş Bankası Genel Müdürlüğü tarafından yerindenalınmadı.

Bu durumda sonuç olarak, cumhuriyet tarihimizin, denizcilikle ilgili endereserlerinden birisi, 46 yıl Heybeliada’ya gidip gelenlerin ve orada oturanlarınhayranlıkla seyrettiği, dergilere, kitaplara, ansiklopedilere girmiş, Deniz HarpOkulu, Deniz Lisesi ve Heybeliada’nın simgesi olmuş bu dev eser yok oldu.

Biz denizciler ve yurt dışına çıkanlar iyi bilir; gidilen özellikle gelişmişülkelerin şehirlerinin her köşesinde heykeller, mozaikler, kabartmalar, duvarresimleri, vitraylar karşınıza çıkar; bu şehirlerde sanat eserleri insanlarla içiçedir.

Bizde ise şehirlerimizde zaten tek tük bulunan sanat eserleri ya bakımsızlıktanya umursamazlıktan ya da insanlarımızın doğrudan kırıp dökmesiyle yok olurgider. Tarihin bize miras bıraktığı eserlerin durumu da zaten ortada. PrevezeDeniz Zaferi mozaik panosunun yıkılıp, yok olması da, toplumumuzun sanata olanuzaklığına uygun olarak, medyada çıkan birkaç cılız haberin dışında ilgigörmedi; bir grup duyarlı Heybeliadalı ve sanat severden başka konuyla ilgilenende olmadı.

Preveze Deniz Zaferi mozaik panosunun o güzel görünümü, çizimi ve renkleri, neyazık ki, şu anda fotoğraflarda kalmış görünüyor. Bununla birlikte yine de,“Acaba,bu güzel eser, uygun bir yerde yeniden yapılamaz mı?” sorusu aklageliyor. Bu konuyu sayın Ferruh Başağa’yla konuştum.

Ancak önce, size kendisinden kısaca söz etmeliyim. Öncelikle, Ferruh Başağa 60yılı geçen sanat hayatında, sanatın hemen hiçbir dalına gereken değerverilmeyen, resim alıp duvarlarına asanların çoğunluğunun bile yalnızca portre,doğa ve meyve resimlerini tercih ettiği ülkemizde, hayatını “soyut resim”yaparak geçirme ve belirli yerlere gelebilme mucizesini göstermiş birressamımızdır. Yapı Kredi Sanat Galerisi’nde açtığı sergi nedeniyle, 03 Şubat2000 tarihli Radikal Gazetesi’nin Kültür/Sanat sayfasının başlığında verildiğigibi, Ferruh Başağa, ülkemizde “Soyut resmin duayeni”dir.

Onun, “neden soyut resim yaptığını” ve “bakış açılarını”, çoğunlukla değerlişair, oyun, deneme ve roman yazarımız Melih Cevdet Anday’ın da bulunduğu akşamyemeği sohbetlerinde konuşulanlara dayanarak şöyle özetleyebilirim: Resim sanatıbaşlangıcından bu yana çeşitli dönemlerden geçti. İzlenimciler (empresyonistler)dönemine gelindiğinde, onlar, kendilerinden önce yapılan suni ışıklı atölyeresmine, koyu renklere, tarihi ve dini olaylara ait resimlere tepki gösterdiler.Doğaya çıkıp, gün ışığı altında, renk zenginliği ve parlak güneş ışığıylayoğrulmuş, açık hava resimleri yaptılar. Bu arada, gözümüzle gördüklerimizin,bakılan açıya, günün, mevsimin değişik zamanlarındaki ışıklara göre renk vebiçim değiştirdiğini fark ettiler. Örneğin, C. Monet, değişik zamanlarda, yanyana duran iki ot yığınının on beş, Fransa’daki Roven Katedrali’nin yirmideğişik tablosunu yaparak, günlerin ve mevsimlerin sonsuz ışık değişiklikleriniincelemiş, gördüklerimizin, gerçekte, koşullara göre nasıl değişebileceğiniortaya koymuştur.

Bu gelişmelerin, ressamları “gerçeküstücülüğe” nasıl götürdüğünü “ParisYazıları” adlı kitabında, M.C.Anday şöyle anlatmıştır: “Günün her saatindegörünüş değiştiren nesneyi, öyle ise,usumuzla da değiştirebilir, dünyaya yenibiçimler verebiliriz.”... “Sanatçı artık kendisini doğanın taklitçisi gibideğil, özgür bir yaratıcı olarak görüyordu.”

Ferruh Başağa da, özellikle fotoğraf makinesinin icadından sonra bir sanatçınınçevresinde gördüklerini yansıtan resimler yapmasının fazla önemi kalmadığınıdüşünüyor. Bu arada, dünyaca ünlü fotoğrafçımız Ara Güler’in de, sanatıntemelinde “yeni ve değişik bir şey yaratmak” yattığı için, çevremizdekileriolduğu gibi yansıtmasından ötürü, fotoğrafçılığı bir “sanat dalı” saymadığınıbelirtmek gerek.

Özet olarak, Ferruh Başağa’ya göre: Bir ressam nesneleri, renkler ve ışıklarlaoynayarak ne kadar değiştirirse değiştirsin, kendi yaratıcılığını tam ortayakoyamaz. Oysa beyninizdeki düşünce gücünüzle, doğada, çevrede görmediğiniz,onların tam kopyası olmayan biçimlerden ve renk düzenlemelerinden oluşan,“soyut” bir resim yaparsanız, bu tümüyle sizin yarattığınız ve yaratıcılığınızıyansıtan bir eser olur. Esasen, sanatın temelinde de, daha önce yapılmamış,farklı, yeni bir eser ortaya koymak, “yaratmak” yattığına göre, soyut resimlerbuna daha uygundur.

1939 yılından başlayarak birçok ödül almış olan Ferruh Başağa’nın, 1985’degörsel sanatlar dalında “Sedat Simavi Vakfı Ödülü”nü, 1999’da “Türkiye GESAMSaygı ve Onur Ödülü”nü kazanması dolayısıyla Hürriyet, Milliyet, Radikal,Cumhuriyet v.b. çeşitli gazetelerde yayınlanan röportajlarında belirttiği şu ikitümce önemlidir: “Bana göre, soyut resim çağdaş resimdir” ve “Soyut resim,çağımızın akılcılığını, dinamizmini ve geniş görüşlülüğünü yansıtmaktadır”.

Son olarak, Ferruh Başağa’nın şu görüşünü belirtmeliyim: “Ben baştan beri,yaptığım işlerin, eserlerin topluma ulaşmasını, toplum tarafından görülmesiniisterim. Bu açıdan, mimaride yer alan duvar resimlerini, mozaikleri, vitrayları,freskleri, rölyefleri çok sevdiğimden, resmi daire, okul, hastane, banka gibiyerlerde eserler yapmaya hep öncelik verdim. Bunlar hem büyük boyutlardaolabildiğinden uzaktan bile görülebiliyor, hem de her zaman halkın önünde.Dolayısıyla seyircisi çok ve seyirci bunlara alıştıkça resmi de, sanatı dabenimsiyor. Bunun resim ve plastik sanatların ülkemizde gelişmesinde büyükfaydası olacağını düşünüyorum.”

Ferruh Başağa bu görüşüne uygun olarak birçok çalışma yapmıştır; bunlardanbazıları şunlardır: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde vitray, mozaik; OrtadoğuTeknik Üniversitesi’nde vitray; Hacettepe Üniversitesi’nde mozaik, seramik;Ankara Tıp İhtisas Fakültesi’nde mozaik; Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ndevitray; Ankara Toprak Mahsulleri Gn. Müdürlüğü’nde vitray; Ankara (eskiUlaştırma Bakanlığı) şimdiki T.C.D.D Gn. Müdürlüğü’nde duvar resmi; AnkaraZiraat Bankası Gn. Müdürlüğü’nde vitray, rölyef; İzmir Efes Oteli’nde mozaik;Balıkesir’de bir okulda mozaik; İstanbul Belediye Sarayı’nda fresk; TarabyaOteli’nde vitray; 4. Levent Sitesindeki 6 apartmanın dış yüzeyinde mozaikpanolar; Kuyubaşı M.Şefizade İlk Okulu’nda vitray; Feneryolu Kız MeslekEnstitüsü’nde mozaik; Kalamış Kız Koleji’nde mozaik,vitray; ÇemberlitaşSineması’nda vitray; Osmanlı Bankası’nın çeşitli şubelerinde vitray,seramik verölyefler; Yapı Kredi Bankası’nın çeşitli şubelerinde vitraylar.

Ve kuşkusuz bunlardan birisi de, Heybeliada Deniz Harp Okulu’ndaki mozaik panoidi.

17 Mayıs 2001 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “vaziyet” köşesinde Deniz Som’unyazdıkları şöyle bitiyor: “...Şu sıralar binanın yıkımı sürüyor... Binanıncephesindeki pano ise henüz duruyor ve yerinden sökülüp başka bir yerenakledilmesi için en az 100 bin dolar gerekiyor... Ekonomik kriz bu paranınbulunmasını engelliyor... Bir Türk sanatçısının eseri yakında yıkılıpparçalanacak... Panoyu kurtarmak gerekiyor... Hiç olmazsa panonun bulunduğuduvar yıkılmasın... Duvar dursun... Arkasından desteklensin, çevresinde güvenlikönlemi alınsın, dursun... Yarın, Türkiye ekonomik krizden kurtulunca, eserikurtarmak söz konusu olabilir...Hatta bugün bile başlatılacak bir kampanya ilesanata,tarihe ve denizciliğe saygı duyan kurum ve kuruluşların 5’er 10’ar bindolarlık katkısı ile 100 bin dolar da toplanır, 150 bin dolar da... Panoyu bizyıkmayalım... Yıkacaksa olası deprem yıksın...”

Ancak, olmadı; bu güzel panoyu deprem değil biz yıktık. Olan oldu. Artık, “Şimdibir şey yapılabilir mi?” ona bakmak gerek. Bu durumu sayın Ferruh Başağa ilekonuşup şunu sordum: “Şayet bir biçimde, Preveze Deniz Zaferi mozaikpanosu,uygun bir yerde, yeniden yaptırılmak istenirse bu mümkün olabilir mi?”.Bana şunu söyledi: “Heybeliada panosu yapılırken başında bulunup yapımına dakatıldım. Ancak, yaşım dolayısıyla bunu bugün yapamam. Ama o panonun eskizlerihâlâ elimde, dolayısıyla yaptırılmak istenirse bu mümkün olur; ben de elimdengelen yardımı ve katkıyı sağlarım”. Evet, tüm resmi, özel, ilgili, yetkili vesanat severlere duyurulur.

Bakalım toplum olarak bu sınavdan geçip, artık, sanata, değerlerimize sahipçıkmaya başladığımızı gösterebilecek miyiz?
 
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 Deniz Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0544 880 87 87 | Haber Scripti: CM Bilişim