Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Suzer, İzmir Körfezi’nde geçen yıl aralık ve bu yıl mart aylarında gerçekleştirilen su analizlerinin sonuçlarını değerlendirdi. Prof. Dr. Suzer, özellikle mart ayında yapılan ölçümlerde amonyak seviyelerinde düşüş ve çözünmüş oksijen değerlerinde artış gözlemlendiğini söyledi.
"Mart ayında oksijen seviyesi 6 mg/L seviyelerine ulaştı"
Suzer, 2024 yazında yüksek sıcaklıklar, düşük rüzgar etkisi, sınırlı oksijen sirkülasyonu ve Körfez’in sığ yapısı nedeniyle kirliliğin arttığını belirtti. Bu süreçte özellikle İç Körfez'de endüstriyel ve evsel atık baskısının etkisiyle yüksek amonyak değerleri tespit edildiğini, buna bağlı olarak balık ölümlerinin yaşandığını aktardı.
Ancak mart ayı ölçümlerinde amonyak seviyelerinin normal düzeylere indiğini, çözünmüş oksijenin ise litre başına 6 miligram olarak ölçüldüğünü bildirdi. Prof. Dr. Suzer, “Bu veriler olumlu olsa da Körfez’in tamamen iyileştiğini söylemek için erken” dedi.
Plankton patlaması riski sürüyor
İlkbahar aylarında suya karışan besin maddeleri nedeniyle plankton çoğalmasının yeniden yaşanabileceğini dile getiren Prof. Dr. Suzer, “2025 yazının da yüksek sıcaklıklarla geçmesi muhtemel. Bu nedenle plankton patlamaları görülebilir.
Ancak Çiğli İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nin 4. Faz ünitesinin devreye alınması önemli bir adım. 2000’li yıllarda Büyük Kanal Projesi’nin ardından yaşanan iyileşmeler gibi, bu gelişmenin de olumlu etkilerini 2-3 yıl içinde gözlemleyebiliriz” ifadelerini kullandı. Suzer ayrıca, bu sürecin başarısı için sıkı denetim, kaçak deşarjların önlenmesi ve halkın bilinçlendirilmesinin şart olduğunu vurguladı.
"Su hareketliliği sınırlı, ekosistem kırılgan"
Geçen yıl sık sık meydana gelen plankton patlamalarının sudaki oksijen miktarını düşürdüğünü hatırlatan Suzer, mevcut durumda amonyak seviyelerinin düşük seyrettiğini ve bu seyrin sürmesi halinde ekosistem açısından iyileşme yaşanabileceğini kaydetti. Ancak yaz aylarına yönelik kesin bir öngörüde bulunmanın güç olduğunu söyleyen Suzer, “İzmir Körfezi, hem sığ yapısı hem de yoğun nüfus baskısı nedeniyle hassas bir ekosisteme sahip. Su hareketlerinin kısıtlı olması, bu tür ekolojik değişimleri daha belirgin hale getiriyor. Etkin bir arıtma sistemi ve kaçakların önlenmesi, Körfez’in sürdürülebilir şekilde korunmasını sağlayabilir” dedi.
DENİZ HABER AJANSI